20 Mayıs 2011 Cuma

Özet Geçiyorum #2

Dallas Mavericks - OKC Thunder maçı recap videosu

Dallas Mavericks - OKC Thunder Batı Finali İkinci Maç


Batı finalinin ikinci maçına hızlı başlayan taraf Dallas'tı. Kidd'in önderliğinde ilk çeyrekte farkı açmaya başladılar ki bir ara 11 sayıya kadar ulaştı fark. Ancak bu farkın hemen üstüne bir buçuk dakika gibi bir sürede 9 sayı bulan OKC, Dallas'ın bu sürede 3 sayı bulabilmesiyle birlikte ilk çeyreği sadece 5 sayı geride kapatmayı başardı.

İkinci çeyreğin ilk 3 dakikasında da 14'e - 4'lük bir seri yakalayan OKC, böylece toplamda 4,5 dakikada 11 sayı geriden gelip, 5 sayı öne geçmiş oldu. Bundan sonraki 5 dakikada ise Dallas 13'e -  3'lük bir seri yakalayarak 5 sayı öne geçti. Kalan dakikalarda OKC 16, Dallas 9 sayı atınca ilk yarı 2 sayılık OKC üstünlüğü ile kapandı.

Üçüncü çeyrekte iki takım da yakın bir oyun ortaya koyunca son dakikalara eşit skorla girildi. Periyotun sonundan Harden 3'lük atışı baskete çevirip bir de faul alınca, 4 sayılık bir oyunla OKC'nin son çeyreğe 4 sayı önde girmesini sağladı

Son çeyrekte yedek beşi ile oynayan OKC savunmada kısa beşinin dezavantajını yaşasa da, hücumda Harden, Maynor ve Durant'in üstün  çabalarıyla hep sayı bulmayı başardı ve Nowitzki son çeyrekte makinaya bağlayıp 16 sayı atsa da, Dallas'ın kendilerini yakalamalarına izin vermedi. Maçın bitimine 7 dakika kala skor 91-90 OKC lehine iken, bu dakikadan sonra  11'e - 2'lik bir seri yakalayan OKC farkı açtı. Dallas'ın son çabaları etkisiz kalınca, OKC maçı 106-100 kazanmayı başardı ve seriyi 1-1'e taşıyıp, saha avantajını ele geçirdi.

Maç boyunca sürekli olarak taraflardan birinin seri yakalayarak farkı açması akabinde karşı tarafın da bir seri yakalayarak rakibini yakalamasını izlemek gerçekten çok zevkliydi. Maç boyunca skor üstünlüğü 10 kez el değiştirmiş. Sürekli yakın geçen, liderliğin 2 sayı ile el değiştirdiği maçların yanında belki yüksek bir rakam gibi durmayabilir; ancak sürekli 6-8 sayı gibi farklardan gelinerek 10 kez ele değiştiren liderlik gerçekten etkileyici.

Maçı OKC'ye getiren etkenlere gelirsek; Westbrook'un aklı başındaymış gibi oynaması, Jason Terry'nin bir varlık ortaya koyamaması, Maynor ve Harden'ın ilk maçtan çok daha iyi oynamaları, Nowitzki'nin son çeyrek hariç ilk maçtaki kadar dominant olmaması şeklinde bir liste çıkarabiliriz. Elbette Nowitzki her maç 40-50 atmayacak o yüzden bunu bir eksi olarak görmüyorum, sadece ekstradan var olan artı gitmiş oldu. Ayrıca Marion'un pota altından yüzlerce atış kaçırması ve Stevenson'un 6'da  1 atması da ufak da olsa etkendi. Bu performanslara paralel olarak OKC %55.7 ile şut atarken, Dallas %43.8'de kaldı.

Ancak ilk maçla bu maç arasındaki en büyük fark kesinlikle bench katkılarıydı. İlk maçta Dallas yedekleri 53 sayı üretirken, OKC yedekleri 22 sayıda kalmıştı. Bu maçta ise OKC yedekleri, Dallas yedeklerine karşı 50'ye 29 üstünlük kurdu. İlk maç Dallas yedekleri sayesinde 31 sayılık bir fark elde etmişken, bu maç OKC 21 sayılık bir fark elde edince maçı OKC'nin kazanması gayet normal gibi duruyor. İleri ki maçlarda Maynor ile Harden'dan tekrar böyle performanslar görebilir miyiz orası da düşündürücü. Sadece bu maça özel ekstra katkılar olarak da kalabilir bu performanslar.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Özet Geçiyorum


Maçı izleyemeyenler için recap videosunu koymayı görev bildim ve Özet Geçiyorum isimli yeni bir köşe başlattım belki de bu vesile ile.



Yukarıdaki recap videosunun içinde de var ama Ömer'e özellikle değinmek istediğim için ayrıca Wade'e yaptığı müthiş savunma ve ardından çenesinin kanadığı videoyu da ekledim. Ömer özellikle son çeyreğin başında savunmasıyla büyük katkı verdi Bulls'a. Sırtı dönük Bosh'u, birebirde LeBron ve Wade'i iyi savundu, her şut atana el gösterdi dengelerini bozdu ve son olarak da Wade'in smacını engelledi. Gerçekten Ömer adına sevindim maçı seyrederken, NBA'de kalıcı bir isim olması, kendini geliştirmesi Türk basketbolu için de çok önemli. Bu arada Ömer'in çenesine 3 dikiş atıldı ve benche geri döndü maçın sonunda, ciddi bir durum yok gibi duruyor.

Chicago Bulls - Miami Heat Doğu Finali İkinci Maç


Öncelikle itirafımı yapayım; maçın sadece ikinci yarısını seyredebildim. Play-by-play'den gördüğüm kadarıyla ilk yarıda maç dengeli geçmiş, çok büyük fark yakalayan olmamış gibi. Üçüncü çeyrek de dengeli bir şekilde başladı. Karşılıklı sert savunmalar ve bu savunmalara sayı açmak için çabalayan hücumlar izledik. Sonra Udonis Haslem'in devreye girmesi ve Miami'nin üst üste bulduğu hızlı hücumlar sayesinde bir anda Miami lehine 11 sayılık bir fark oluştu. Bunun üstüne Wade ve Bosh kenara gelince sadece LeBron'un eline bakan Miami hücumu sendeledi ve Chicago son çeyreğe girilirken farkı 6'ya kadar indirmeyi başardı.

Son çeyreğin başında Chicago savunması maça yön vermeye başladı. Özellikle Ömer'in müthiş çabaları sayesinde üst üste  Miami hücumunu durdurmayı başardılar. Miami bu 8 dakikalık bölümde sadece 2 sayı bulabildi. Ancak Chicago da hücumda özellikle Rose gününde olmadığı ve zorlama atışlar kullandığı için çok etkili olamadı ve bu bölümde 8 sayı bulup ancak beraberliği yakalayabildiler. Ömer'in smaca giden Wade'e müthiş bir savunma uygulayıp, durdurduğu pozisyonda; Wade'in dirseğinin Ömer'in çenesiine gelmesi sonucu çenesi kanayan Ömer soyunma odasına giderken Wade'in tedavisi benchte yapıldı. Kanaması durmayan Wade için bir mola daha alındı ve bu arada oyun iyice soğudu. Bu aralardan dinlenmiş olarak dönen LeBron üst üste 5 sayı buldu ve Chicago'yu sersemletmeyi başardı. Kalan 2 dakikada Wade-LeBron ikilisi 7 sayı daha bulurken, Rose-Deng ikilisi şutlarını kaçırınca maç Miami'nin 85-75'lik üsütünlüğü ile sonuçlandı.

Chicago gene ilk maçtaki gibi hücum ribaundlarda agresif bir oyun ortaya koydu ama bu maç geçen maç kadar büyük bir fark oluşturamadılar bu yolla. Bunun üstüne Rose'un gününde olmaması ve %34'de kalan şut yüzdeleri, Chicago'nun savunmadaki büyük gayretlerinin getirdiği artılar arka plana itti ve maçı kaybetmelerine neden oldu. Miami ise LeBron'un oyunu yönlendirmediği dakikalarda hücumda çok bocalayan bir görüntü çizdi. Üçüncü çeyrekte Haslem'in müthiş dönüş öyküsü ve yakaladıkları hızlı hücumlarla farkı yakalasalar da, hücumda istikrar sağlayamadıkları için bu farkı da korumayı başaramadılar.

Chicago evindeki ikinci maçı kaybederek, psikolojik olarak Miami'ye avantajı kaptırmış oldu. Bu maçı da kazanarak hem ilk maçın tesadüf olmadığını, hem de evlerindeki tüm maçları kazandıkları taktirde seriyi kazanacakları tehtidlerini Miami'nin bilinçaltına yerleştirmiş olacaklardı. Ancak şimdi deplasmandan maç çalması gereken taraf Chicago ve Miami'nin özgüveni tazelenmiş durumda.

Ayrıca dikkatimi çeken iki ayrıntı var. Miami %47 ile şut atarken Chicago'nun %34'de kalmasına rağmen maçın bu kadar yakın geçmesi bunlardan birincisi. Bu Miami'nin aleyhine olan durum. Bu tabloya bakıldığında Chicago'nun yüzdeli şut attığı maçlarda Miami'nin çok zorlanacağı ortada.

İkinci ayrıntı ise Chicago takım olarak müthiş bir çaba ortaya koymasına, maç boyunca kendini paralamasına rağmen ufak bir kötü oynama periyotlarında -maç sonunda olduğu gibi- LeBron ya da Wade'in sahne alıp Chicago'nun bütün maç boyunca ortaya koydukları emeklerini 3-4 dakikada hiçe sayarak Miami'yi öne geçirebilmeleri. Bu da Chicago'nun aleyhine olan durum. Sanki Chicago çok çalışan normal zekalı öğrenci, Miami de zeki ama çalışmayan bir öğrenci gibi. Zeki öğrenci kıpırdanmaya başladı mı hemen farkını ortaya koyuyor. Miami'de ki süperstarlar karşı takımda MVP bile olsa durumu çevirebiliyorlar.

"Hard work beats talent, when talent doesn't work hard*." diye güzide bir söz vardır. Tam olarak bu serinin özeti bence. Miami'nin yıldızları LeBron'un son 4 dakika yaptığı gibi ekstra bir şeyler ortaya koymadıkça Chicago avantajlı. Ancak yüzük kazanmak isteyen bu yıldızların seri ilerledikçe daha çok sorumluluk almaları durumunda ise Chicago'yu zor maçlar bekliyor.

*Çok çalışan normal bir insan, hiç çalışmayan yetenekli bir insanı yener gibi saçma da bir çeviri yaparım.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

2011 NBA Draft Sıralaması


Evet efendim lottery gelmiş geçmiş, sıralama belli olmuş. NCAA'i fazla takip etmediğim için oyuncuların seçileceği sıralar hakkında tahminde bulunacak kadar bilgiye sahip değilim. "Şu şunu seçer, bu ilk beşe giremez." diye sallamayacağım yani. Sıralamayı veriyor ve köşeme çekiliyorum.

1- Cleveland Cavaliers
2- Minnesota Timberwolves
3- Utah Jazz
4- Cleveland Cavaliers
5- Toronto Raptors
6- Washington Wizards
7- Sacramento Kings
8- Detroit Pistons
9- Charlotte Bobcats
10- Milwaukee Bucks
11- Golden State Warriors
12- Utah Jazz
13- Phoenix Suns
14- Houston Rockets

İlle de mock draft isterim diyenler ŞURAYA tıklarlarsa emellerine ulaşabilirler.

Nowitzki'nin Rekoru


Nowitzki'nin kırdığı, bir playoff maçında kaçırmadan en fazla serbest atış kullanma rekoru günün oyunu seçilmiş. Video 22. serbest atışı gösteriyor, yani rekorun kırıldığı anı. Bundan sonra 2 atış daha kullanıp, rekoru 24'e getirdiğini de hatırlatalım.

Dallas Mavericks - OKC Thunder Batı Finali Birinci Maç


Aslında başlığı atıp, altına sadece Dirk Nowitzki yazıp yayınlayacaktım. Risk budur der gibi. Kendimi Kevin Durant'in yerine koydum da, oturup ağladım gerçek kişiliğimde olmadığımı fark edene kadar. NBA playofflarının batı konferansı finalinde bir maçta 440 sayı atıyorsunuz ve maç bittikten sonra sizden, "Onun da hakkını yemeyelim." şeklinde söz ediliyor! Bu cümleyi kurdurtan kişinin oyununu anlatmaya çabalamak ise, gerçekten sadece çabalamak olur. NBA 2K9 oynarken Nowitzki'yi, Sixers'a almıştım. Attığım her 10 fade away-turnaround şuttan 7-8'i giriyordu da sanki oyunun hilesini bulmuşum, hak ederek kazanmıyormuşum gibi hissediyordum. İşte Nowitzki öyle oynadı bugün.

Şu anda maçla ilgili anlatılacak bir şeyler varmı onu bilmiyorum, Nowitzki o kadar aklımda kalmış ki maçın diğer kısımları uçup gitmiş. Maçın başında Durant vs Nowitzki şeklinde maç ilerlerken OKC biraz geriden takip ediyordu skor olarak. İlk çeyreğin bitimine 04:50 kala Nowitzki oyundan çıkınca, atılan 16 sayının 10'unu atan el sahada olmayınca Dallas bocalamaya başladı. Hatta o zaman diliminde "Lan Lakers yaşlı, Dallas yaşlı bunlar birbirini yediler de; acaba artık gençlere karşı koyamayacak hale mi geldiler?" diye düşünceler dolaşıyordu kafamda. İlk çeyrek sonunda 7 sayılık bir fark bulmuştu OKC.

Sonra Russell Westbrook  mahalle maçlarında topun sahibi olan çocuk tribine girip de, 20 saniye top sürdükten sonra kimseye bakmadan şut çekmeye başlayınca; OKC'nin hücum ritmi bozuldu doğal olarak. Westbrook sağolsun, Dallas 14'e - 5'lik bir seri yakaladı. İlk yarı Dallas'ın 7 sayılık üstünlüğüyle kapandı ve Dallas bundan sonra hep belli bir farkı koruyarak maçı bitirdi.

Maçın hakemleri en ufak bir temasa bile faul çalmaktan çekinmediler. Nowitzki'nin bu kadar çok faul atışı kulllanmasının (bu arada 24 atış kullanıp hepsini de sayıya çevirerek, NBA playoff rekoru kırdı.) sebeplerinden birisi de buydu. Tamam Nowitzki kollandı demiyorum ama turnaround şutlarda aldığı bazı fauller biraz kolay çalındı gibi.

Dallas cephesi maçın başlarında tamamen Nowitzki'nin eline bakarken sonlara doğru asıl güçlü yanları olan top çevirmeyi uygulamaya koymayı başardılar ama gene de biraz fazla Nowitzki'nin eline baktıklarını düşünüyorum. Tamam Nowitzki her maç iyi oynayacaktır ama bu kadar çılgın atmadığı, en azından normal insan yüzdesi ile şut attığı maçlarda; çevirilen toplardan yakalanan üçlükler dışında, Barea'nın deliciliği dışında bir silahı yok gibi Dallas'ın. Zaten Nowitzki'nin kenarda olduğu dakikalarda bocalamalarından da bunu görebiliriz. Savunmada ise alan savunmasını kullanarak, Westbrook'un karar verme yeteneğindeki sıkıntıdan faydalanmak istediler ve gerçekten de top Durant'in eline değmeden biten OKC hücumlarında bunun meyvesini topladılar.

OKC tarafında ise Westbrook doğru kararları alabildiği sürece hücumda herhangi bir sıkıntı yok. Zaten karşılarında bu kadar mükemmel oynayan ve moralleri sıfırlayan bir oyuncu varken farkın asla geri döndürülemeyecek kadar açılmasına izin vermemeleri de bunun göstergesi. Tek sıkıntıları zaman zaman  Westbrook'un topu kimseye vermeden 3-4 hücum üst üste harcaması oluyor. Eğer bunun önüne geçebilirlerse Dallas'tan maçlar koparmamaları için hiçbir neden yok. Savunmada da büyük bir problemleri yok bugün özellikle Nowitzki'yi çok iyi savundular, ama Nowitzki "SuperStar Trigger" açınca yapabilecekleri bir şey kalmadı.

Serinin gidişatı için konuşmamız gerekirse, ben yedinci maça kadar gidebileceğini düşünüyorum. Dallas'ın Nowitzki'nin tekleyeceği maçlarda, Terry 9/9 üçlük atmadıkça maçı kazanabileceğini düşünmüyorum çünkü, karşılarında morali yerlerde sürünen bir takım yok bu sefer. Seriyi kimin kazanacağı ise Westbrook'un mental durumuna ve Dallas'ın yardımcı skorerlerinin yapacağı katkıya göre ortaya çıkacak kanısındayım.